Yaratıcılık söz konusu olduğunda ifadeler genellikle dilek ve temenni seviyesinde kalıyor. “Keşke daha yaratıcı olabilseydim”. Bir çoğumuzun inancı yaratıcılığın doğuştan gelen (ya da gelmeyen) bir özellik olduğu yönünde. Oysa yaratıcılık da öğrenme gibi geliştirilebilir bir beceri. Her ikisi de beynin aynı bölümü tarafından yönetiliyor ve biz bir şeyleri farklı yaptıkça gelişiyor. Yaratıcılığı geliştirmek için çaba gerektiği düşüncesinin pek hoşa gitmediğini biliyorum. Özellikle bu konuda bir sihirli değnek bekleriz. Keşke bu sihirli değnek bize dokunsa da bir anda yaratıcı oluversek, değil mi?
Size şöyle bir müjde vereyim, belki sihirli değnek değil ama istikrarla uygulandığında böyle “sihirli” sonuçlar veren bir aktivite var: Kitap okumak! Şu anda yüzünüzün aldığı şekli hayal edebiliyorum, gözleriniz devrildi muhtemelen, “poffff ama bu çok sıkıcı!” ifadesi yüzünüze yerleşti. En azından bazılarınızda J Sizi anlıyorum, günümüzün renkli ve hızlı sosyal medya dünyasıyla karşılaştırıldığında birbirinin aynı sayfalara bakmak ne kadar heyecan verici olabilir ki? Ama durun, hemen “sıkıcı” damgasını vurmadan önce gelin bu deneyime bir şans verelim ve kitap okurken beynimizde neler olup bittiğine yakından bakalım.
Her ne kadar kitap okumak “pasif” bir eylemmiş gibi gözükse de beynimizin neredeyse bütün bölümlerini çalıştıran muazzam bir etkiye sahip! New School for Social Research’ten araştırmacı psikolog ve nörologların yaptıkları araştırmalar bunu kanıtlıyor: Kitap okumak beynin bütünündeki nöral aktiviteyi etkiliyor! Kendini pek göstermese de beynimiz üzerinde gerçekten bir sihirli değnek etkisi var aslında.
Bakın kitap okumak beynin farklı bölümlerini nasıl harekete geçiriyor:
- Okurken çizgilere ve şekillere verilen anlamı çözeriz!
Her şeyden önce “okumak” eylemine bakalım. Okuduğumuz şey, yani yazı, yani harfler, sözcükler, cümleler aslında sadece bir takım şekiller. Beynimiz bunları alır ve önceden öğrendiğimiz anlamları atar. Bu, bizim takip edemeyeceğimiz bir hızla olur. Eş zamanlı olarak dili, dilbilgisini, noktalama işaretlerini takip ederiz. Buradaki muazzam işlem hızını ve kapasitesini hayal edebiliyor musunuz? Beynimizin dil ve dilbilgisinden daha çok sorumlu olan kısmı beynin iki yanında bulunan temporal lob.
- Okuduğumuz şeyi gözümüzde canlandırırız.
Okuduğumuzu anlamlandırırken aynı zamanda bunları gözümüzde canlandırırız. Olayları zihnimizdeki imgelerle birleştirerek takip ederiz. Burada ilginç bir nokta var, beynimiz okuduğumuz metinde olanlara aynı gerçek hayatta verdiği tepkileri veriyor. Örneğin “sessiz bir günbatımında mor zambaklarla kaplı uzak ufuklara baktı.” cümlesini okuduğumuzda gözlerimizin önüne gerçekten de mor zambaklar, gün batımı ve uzak ufuklar gelir. Böylece beynimizin görme, konumlama gibi karmaşık fonksiyonlarını yöneten oksipital lob ve frontal lob devreye giriyor.
- Okuduğumuz kitabın içindeki hareketler, sahneler bizim fizyolojimizi etkiler.
Tıpkı görmede olduğu gibi hareketlerde de gerçekten aktifizdir. Okuduğumuz şeyde heyecanlı bir şeyler oluyorsa dopamin salgılarız örneğin. Bir kovalamaca sahnesini okurken bizim de nefesimiz hızlanır. Kahramanımız katilden kaçmak için kapının arkasında sessizce duruyorsa biz de nefesimizi tutarız. Bedenimizle de okuduğumuz şeyle bütünleşiriz. Bütün bunlar olurken beynimizin frontal lobu aktiftir.
- Okurken duygusal zekamız da gelişir.
Okurken karakterlerin duygularına ortak oluruz. Empati kurma becerimiz gelişir. 2011’de Annual Review of Psychology’de yayımlanan bir araştırma özellikle roman, öykü gibi kurgu eserler okumanın sosyal bir deneyim olduğunu ve duygusal zekayı geliştirdiğini belirtiyor. Gene frontal lob devrede.
Frontal lob neden bu kadar önemli? Beynimizin bu bölümü öğrenma, yaratıcılık, sorgulama, problem çözme, farkındalık, büyük resmî görmek, empati, kendini ifade gibi ileri seviye zihinsel becerilerden sorumlu. Biz bu fonksiyonlara hayatımızda ne kadar çok yer verirsek beynin bu bölümündeki nöral bağlantılar o kadar güçlenir. Böylece ilişkili becerilerimizi daha rahat kullanırız. Söz konusu öğrenme ve yaratıcılık olduğunda Bütün mesele de bu rahatlığa ve esnekliğe ulaşmak aslında.
Sözün özü kitap okuma alışkanlığıyla birlikte hayatın farklı alanlarında yaratıcı, empatik, vizyoner, özgüvenli olma ihtimalimiz kademeli olarak artar. Şimdi söyleyin bana, son zamanlarda elinizden bırakamadığınız kitaplar neler? Neden bu kitapları çok seviyorsunuz?