Eğitim dünyasında çok iyi bildiğimiz bir deyiş vardır: “içerik kraldır”. 90’ların sınırlı bilgi erişimi dünyasında bu söz nasıl da geçerliydi. O dönemde eğitmenler 1000 slaytlık sunumlarıyla övünür, slayt sayılarını yarıştırırlardı. Oysa dünyamız değişti.
İçerik için içerik!
Eğitim dünyasında çok uzun zamandır hüküm süren bu içeriğe övgü anlayışı, günümüzün dijital dünyasında geçerliliğini kaybediyor. Bugün sadece Linkedin’de on beş dakika gezinerek ilham verici içerikler, fikirler, kaynaklar… bulabiliyoruz. Youtube, Google, Medium, podcastler… ve diğer platformları saymıyorum bile. Bu nitelikli içeriği alıp katılımcılarımıza aktarabiliriz. Konunun tarihçesi, kimlerin geliştirdiği, sözlük anlamı, konuyla ilgili büyük üniversitelerde yapılan araştırmalar, istatistikler, ünlü isimlerin sözleri, videolar, ilham verici hayat hikayeleri…. Bunların hepsi çok şık durabilir, ama katılımcı ve davranış değişimi için işlevsel midir? Bütün dikkati eğitmene ve aktarılan bilgiye odaklayan içeriğin kral olduğu yaklaşımı bana şunu hatırlatıyor: İçerik için içerik!
Öğrenmeye direnç nasıl oluşur?
Böyle bir durum yani içeriği merkeze alıp bilgi aktarmakla ilgilenen bir tutumun katılımcının öğrenme deneyimi üzerindeki etkisi negatiftir. Katılımcı bilgi yoğunluğu karşısında güçsüzleşir ve benim “bilgi hiyerarşisi” adını verdiğim sürecin sonunda “ben zaten yapamam ki” düşüncesiyle kendini yeni bilgiye ve öğrenmeye kapatır. Öğrenmeye direnç bu şekilde ortaya çıkar ve güçlenir.
Davranış değişimi perspektifinden DENEYİM Tanrıçadır!
Oysa davranış değişimi perspektifinden baktığımızda merkezde hedef davranış vardır. İçerik bu hedef davranışı destekleyecek ve “katılımcı için” (eğitmen için değil) fonksiyonel bir araçtır.
Öğrenmeyi destekleyecek olan, güçlendiren bilgi için rehberler olarak kendimize şu soruları sormamızda fayda var:
- Neden? Bu bilgi katılımcının davranış değişimi için önemli mi? Hangi açıdan?
- Ne zaman? Bilgiyi aktarmak için doğru zaman ne?
- Nasıl? Katılımcı bilgiyle hangi duygu durumunda ve hangi yöntemle karşılaşmalı?
- Bu bilgi, katılımcının hangi engellerin üstesinden gelmesine yardımcı olur?
- Bu bilgi sayesinde katılımcı hangi kaynaklarını aktive eder?
- Bu bilgi sayesinde katılımcı hangi davranışı değiştirmek için motive olacak?
- Bu bilgi davranışın sürekliliğini nasıl destekliyor?
- Bu bilgi davranış değişimi boyunca nasıl güçlendirecek?
- Bu bilgi katılımcıyı yeni bilgiler öğrenmeye nasıl sevk ediyor?
Öğrenme deneyimi boyunca doğru zamanda doğru bilgi aktardığınızı nereden anlarsınız?
- Eğer katılımcınız bir sonraki konuyla ilgili sorular soruyorsa,
- Eğer katılımcı “peki ama bunu nasıl yapacağız?” sorusunu soruyorsa,
- Eğer katılımcınız “daha fazla bilgiye nasıl ulaşabiliriz?” sorusunu soruyorsa,
- Eğer katılımcınız kendisiyle ilgili “şunu fark ettim…” gibi cümleler kurmaya başlamışsa,
- Eğer katılımcınız eğitim sonunda “hemen yarın olsa da (eve gitsem de) şunu yapsam” gibi bir plan için heyecanlanıyorsa…
Harika bir öğrenme deneyimine rehberlik etmişsiniz demektir. Ellerinize sağlık!
Peki böylesi bir öğrenme deneyimini nasıl tasarlarsınız?
Beyin Uyumlu Öğrenme® yaklaşımı tam da bu soru için oluşturulmuş modellerden ve aktivitelerden oluşur. Öğrenmede UHU ve Öğrenmede Altın Oran programları bilgi, deneyim ve etkileşimi öğrenme perspektifinden yeniden kurgulamamıza yardımcı olur. Daha fazla bilgi için her zaman bana ulaşabilirisiniz 🙂